Bölme 3: Kaledron Düğün


Dünürümü tekrar görmeden önce yapmam gereken tüm hazırlıkları yaptım. Vücudumu derleyip toparladım, asansörde ayna yoktu, olsa da 2 milisaniyede görünüşümü kolaçan edemezdim. Kapı açıldı, kimse yoktu beni karşılayacak, kapıdan görünen birkaç yarım mobilya ve ayna dışında. Kapı açıldığı gibi kendimi görünce aynada, muzurca apartman boşluğunu işaret ederek ''Hoşgeldin, buyur geç.'' dedim kendime. Ama aynada göründüğü üzere ben, kendimi ilk defa geldiğim bir eve davet ediyordum. İsterik bir kıkırdama belirtilerini gösterince ağzımı kapatıp (utangaçları oynayan bir geyşa gibi) kendimi sakinleştirdim.

Evde kimse yoktu, salonda bilgisayar monitörü vardı, ekran koruyucusunda birşeyler yazıyordu. Bana not bırakmak için bilgisayarını salona taşımasını çok tatlı bir jest buldum. Yaklaştım:

''TREN İSTA
SYONUNDAYIM
BENİ BEKLE!
İNT
İHAR
ETME!''

Yazı çok hızlı aktığı için 7 kez ekrandan kaydıktan sonra ancak tümünü okuyabildim. Neden intihar edeceğimi düşündüğünü anlamamıştım, son derece sağlıklı, formunun zirvesinde, menepoz aşısı tastamam bir kancıktım. Salonda bir koltuğa oturup mevcut mecmualara göz atmaya başladım. Vajina adlı bir dergi dikkatimi çekti, içerisinde erotik resimler vardı, tam orta sayfada pornografik olduğunu tahmin ettiğim bir fotoğraf vardı. Göğüsleri benimki kadar ihtişamlı olmasa da ortalama hoşlukta bir kadın bacaklarını derginin ortasına açıvermişti. Talihsizlik bu ki, vajinası, kalın ve sıkı derginin tam ortasına denk geldiği içi ne kadar gerersem gereyim görünmüyordu. Vajinalar genelde ilgimi çekmez ama bir derginin tam ortasına gizlenmiş bu şeyin uyandırdığı genital merak beni çıldırtabilirdi. Çekiştirdim durdum, elimle bastırdım, hatta dergiyi koltuğa yatırıp elimle kadının vajinasının olduğu bölgeye kalp masajı bile yaptım ama görünmüyordu, neyseydi.

Sıkıntıya ve dergilere iyice dalmıştım ki, ensemde birinin nefesini hissettim. Yani birisi olduğunu düşündüm çünkü o korkunç ana kadar sadece nefesini hissediyorum. Arkamdaki kişinin sadece nefesten birisi olmadığını umdum, ama sonra geçti çünkü teflon koltuğun üzerine metal tırnaklarını sürterek dolandı ve karşımda ayakta durdu. Bu tüm iğrençliklerin en karanlık, en vahim ve en kokuşmuş halini gördüğümde gördüğümde nefesimi öyle hızlı içime çektim ki kaburgalarımın arasından birkaç ciğer baloncuğu pörtledi. Simsiyah bir buçuk metre boyunda VHS kaset teyplerinden bir adam duruyordu karşımda. Eğer korkudan ödümü zorluyor olmasaydım, bu yaratığı parlak ve karizmatik diye tanımlardım. Gözleri parlak yeşildi yanıp sönüyordu. Bakışları yoktu, boş ışıklar gibiydi gözleri. Bir süre korkuyla olmayan yüzüne baktım. O da bana bakıyordu, ama şu anda medeni bir iletişimin başlamasını beklemiyordum.

''Oldu da bitti maşallah'' dedi durup dururken, sesi çok garipti. Sanki bir kişinin sesi değildi, onlarca insanın bağırışı gibiydi. Tekrarladı sonra aynı şeyi:
''Oldu da bitti maşşallah''
''Oldu da bitti maşaallah''
''Oldu da bitti maaşallah''
Her seferinde daha canla başla, daha bir coşkuyla söylüyordu. Her seferinde ben kendimi daha kötü hissediyordum, aklımı yitiriyor gibiydim. Kalbim hızla çarpıyordu. Sanki depresyona doğru ekspres trene binmiştim ve son durak depresyondu. Tam kendimi kaybetmek üzereydim ki, içeri gülümseyerek Palpatin girdi. Elindeki kumandanın bir düğmesine bastı ve teyp-adam yokoldu.

''Sakin ol, al bunu ye, iyi gelir.'' dedi ve yan gülümsemesiyle nazikçe elime bir dilim tereyağlı kek tutuşturdu. Çok kırılgan hissediyordum, hemen dediğini yaptım, çabucak kendime geldim.

''Ne yaptın bana?'' dedim sakince, halbuki tecavüz sonrası daha yırtıcı ve tehlikeli olurum. Nitekim bu bir tecavüz değildi ve dünürüme dünümle, bugünümle güveniyordum.

''Öncelikle af diliyorum senden. Ama bu yaptığım şey görevimiz için önemli bir adımdı. Kullandığım aletin adı: Freud 2050. İnsanı küçükken yaşadığı en travmatik olayın en kaka haliyle yüzleştiriyor ve bilinç altından siliyor. Yolculuğumuz boyunca neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz. Bu bir önlem, bilinçaltı korkularımızın olmayacak yerlerde hortlamasını istemiyoruz değil mi? Yoksa bir boka benzemez yani.''

''Kardeşimin sünnet düğünü kasedi, küçükken gelen misafirlerle tekrar tekrar izlemiştik.'' söylerken fark ettim, kardeşimin ''pipisini'' kesilirken görmek beni çok derinden etkilemişti, sonra insanların kahkahaları, haykırışları... Neydi ki?

''Evet. Şimdi kendini daha iyi hissediyor musun?'' derken işini bitirmiş iyi niyetli bir tecavüzcüye benziyordu.

''Evet ama seninki neydi?'' dedim merakımı belli ederek, kolay kurtulamazdı.

''Hı? Ne neydi?'' dedi, geçiştirmeye çalışıyordu ama sorularla olmazdı bu iş.

''Senin karşına çıkan şey.''

''Sonra söylerim, şimdi dinlenmen gerek.'' dedi ve bilgisayarını saçından sürükleyerek odadan çıktı.

Hiç yorum yok: